İnsanlığı ve bu dünyayı anlamak zor azizim.
Bu pislik içerisinde yaşamakta bi hayli zor.
Çöpten ekmek toplayan ile tek taşını beğenmeyen insanların boğulmadığı deniz de boğulmak zor.
Sana dünyadan çok şey anlata bilirim azizim lakin ne elimde ki tükenmez denen ama tükenen kalem razı buna nede katledilen ağaçlardan yapılan bu kağıtlar..
Zor azizim, zor yaşamak, yaşamak için çabalamak zor .
Beden içinde ki sıkışmış ruhu taşımak zor.
Bu kadar pislik içerisinde kendine yaşam alanı açmak basitçe.
Açlıktan ölen bebeklerin olduğu dünya da organik beslenen bebekleri görmek zor.
Petrol uğruna parçalanırken Orta Doğu da çocuk bedenleri, kundaktaki bebeğimizin ağlamasına dayanamamak zor.
Ölümün sessizliğini, kahkahaların bozduğu dünya da ölümün sessizliğine kulak vermek zor.
Yeni yıldızlar keşfetmek için milyarlarca dolar harcayan devletler de, yaşamak için bedenini satan Suriyeli mülteci kadının, yürüdüğü yollarda yürümek zor.
Kan kokan dünya da yaşamı savunmak zor azizim.
Sana dünyadan ;
Avrupalı çocukların üzerin de koştuğu, Orta doğulu çocukların rüyaların da gördükleri çiçeklerden getireceğim.
Çocuğu eşcinsel olduğu için öldürülen bir annenin ''koskoca dünyaya bir benim çocuğumu sığdıramadınız '' haykırışını getireceğim.
Bedenini satmak zorunda kalan Suriyeli mülteci kadının üzerindeki spermleri getireceğim.
Tecavüzcüsü ile evlendirilen kadının kocam deyişini getireceğim.
Annesi gözü önünde öldürülen Iraklı Ahmed'in anne özlemini getireceğim.
Tecavüze uğradığı için kan kaybından ölen 12 aylık bebeğin kanını getireceğim.
En önemlisi tanrıların sessizliğini getireceğim sana .
Bu yazıyı okuyup bilgisayarı kapattıktan sonra her şeyi unutan o vicdanlı insanların vicdanını da iliştireceğim yanına.