23 Mart 2017 Perşembe

GERİDEN BAKMAK



Elimde olan her şeye bir adım geriden bakma isteği ile geçiyor geceler,
Rüzgar vurdukça başak tanelerinin savrulması  gibi hayatın bana olan muamelesi,
Gün geçtikçe yontuluyor tüm sivriliklerim,
Gün geçtikçe eriyen mum gibi bir şeyler azalıyor içimdeki mabedimden,
Hayat, denklemsel  bir matematik formülünden çıkan sıfır kadar pervasızca duruyor gözlerimin önünde,
Hepsinden öte seni de özlüyorum,
Atılan bir taş ile parçalara ayrılan cam kadar bol parçalı kalbim,
Yapıştıracak gücüm var mı? – bilmiyorum.
Yapıştırmaya niyette etmedim hiç.
Anadolu da bir söz vardır ya hani; Namazda gözü olmayanın, ezanda kulağı olmazmış.
Sevmede gözümüz yoktu, etmedik niyet.
Nerede nefes alıyorsan orada mutlu ol emi.
Sen neredeyken doğuyorsa güneş ,
Orada kahkahaların asılı kalsın semada,
Beni soracak olursan, elinde olan her şeye bir adım geriden bakma isteği.

Gözlerim ile dudaklarımın kavgasına şahit oluyorum bu aralar,
Zira başka türlü gülerken ağlamayı, ağlarken gelen gülme isteğini açıklamak mümkün değil.
Susmayan bir şarkı kadar suskunum.
Feryat denizinde küçük bir sandalım olsun isterken,
Koca koca gemileri peşimden sürüklemenin utancı içerisindeyim.
Güneş hep aynı yerden doğarken, yıldızlar kafasına göre selam veriyor dünyaya.
Sabahları gülerken çocuklar, geceleri uyuyor,
Belki de bu yüzden sevemedim geceleri,
Belki de her gece yaktığım mumun erimesine üzüldüğüm için sevemedim geceleri.
Şimdi, dünyanın cenneti dediğim  çocuk parkındayım.
Parmaklarımın arasındaki sigaradan çıkan efkarlı dumanlar,
Ciğerlerimin küfredişlerine sağır olmak gerekecek,
Ağlayan her çocuğa alınan şeker kadar kutsal,
Annesinden dayak yese bile anne diye ağlayan çocuk kadar sevgiye tutsak olmak gerekecek bu gece.
Tüm gecelere selam olsun bitmeyen sabahlardan.
Elinde olanlara iki adım geriden bakabilen adamlara da selam olsun.
Elimde olanlara bir adım geriden bakma isteği ile sevişeceğim bu gece,
İnlemelerim bol olsun.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BAĞDAT ve KİSRA

Bilinmez köylerin, bilinmez insanları, İsmi unutulan cesetler. Hafıza-ı beşerin varlık mücadelesi. Akşamlardan sabahlara taşan ö...