20 Kasım 2016 Pazar

SAAT ÜÇ


Nefes alırken boğulur mu insan ?
Boğulur elbet.
Kaç nefesli ölüme şahit oldu  dünya.
Zaman geçiyor, birileri hayatımıza dokunup gidiyor.
Zaman geçiyor, bir şeyleri çok isterken o şeyler oluyor, ama yine bataklıktan bakıyoruz yıldızlara .
Zaman geçiyor, geçtikçe daha iyi anlaşılıyor gecenin yarısın da bir bankta tek oturmamanın güzelliği.
Zaman geçiyor, geçtiği için değerli olarak kalıyor bazı şeyler.
Zaman geçiyor, ne yaşadığımız şehir masum kalıyor nede bedenlerimiz.
Zaman geçiyor, ellerimiz buruşuyor.
Zaman geçiyor, geçtikçe gidenin nefesini bedenin de daha çok hissediyor insan.
Zaman geçiyor, geçtikçe içimizde ki limanda ne gemiler yakılıyor,
En zoru da yakılan geminin dumanında boğulur gibi olup küçük öksürükler ile eşlik etmek dumana.
Zaman geçiyor, ama saat yeniden 3 e geliyor.
Zaman geçiyor, o bank aldırmadan  orada duruyor.
Zaman geçiyor, her şehir bir kişi eksilip bir kişi artıyor.
Zaman geçiyor, sizin baktığınız gözlere birileri sizmiş gibi bakıyor.
Zaman geçiyor, sesin biraz daha güzelleşiyor,
Zaman geçiyor, kendi ayakkabılarını, kendi ayakkabılığına koyan o adam sessizce gidiyor.







25 Eylül 2016 Pazar

EY AZİZİM



İnsanlığı ve bu dünyayı anlamak zor azizim.
Bu pislik içerisinde yaşamakta bi hayli zor.
Çöpten ekmek toplayan  ile tek taşını beğenmeyen insanların boğulmadığı deniz de boğulmak zor.
Sana dünyadan çok şey anlata bilirim azizim lakin ne elimde ki tükenmez denen ama tükenen kalem razı buna nede katledilen ağaçlardan yapılan bu kağıtlar..
Zor azizim, zor yaşamak, yaşamak için çabalamak zor .
Beden içinde ki sıkışmış ruhu taşımak zor.
Bu kadar pislik içerisinde kendine yaşam alanı açmak basitçe.
Açlıktan ölen bebeklerin olduğu dünya da organik beslenen bebekleri görmek zor.
Petrol uğruna parçalanırken Orta Doğu da çocuk bedenleri, kundaktaki bebeğimizin ağlamasına dayanamamak zor.
Ölümün sessizliğini, kahkahaların bozduğu dünya da ölümün sessizliğine kulak vermek zor.
Yeni yıldızlar keşfetmek için milyarlarca dolar harcayan devletler de, yaşamak için bedenini satan Suriyeli mülteci kadının, yürüdüğü yollarda yürümek zor.
Kan kokan dünya da yaşamı savunmak zor azizim.
Sana dünyadan ; 
Avrupalı çocukların üzerin de koştuğu, Orta doğulu çocukların rüyaların da gördükleri çiçeklerden getireceğim.
Çocuğu eşcinsel olduğu için öldürülen bir annenin ''koskoca dünyaya bir benim çocuğumu sığdıramadınız '' haykırışını getireceğim.
Bedenini satmak zorunda kalan Suriyeli mülteci kadının üzerindeki spermleri getireceğim.
Tecavüzcüsü ile evlendirilen kadının  kocam deyişini getireceğim.
Annesi gözü önünde öldürülen Iraklı Ahmed'in anne özlemini getireceğim. 
Tecavüze uğradığı için kan kaybından ölen 12 aylık bebeğin kanını getireceğim. 
En önemlisi tanrıların sessizliğini getireceğim sana .
Bu yazıyı okuyup bilgisayarı kapattıktan sonra her şeyi unutan o vicdanlı insanların vicdanını da iliştireceğim yanına.





20 Eylül 2016 Salı

MAHSUS




Gün geçti kirlendi ruhumuz
Büyük uçurumlara giden kervanda en önde gider olduk .

Yokluğumuzun gölgesinde, var olmayı bekledik
Oturduk dinlendik.
Bizi biz yapan her şeyi kapının dışında bıraktık
Çok konuştuk, kendimiz dinledik.
Bağırdık ama duymadık.
Sevdik ama hissetmedik.

Çok koştuk ayaklar bizim değilmiş gibi
Çok ağladık gözler bizim değilmiş gibi.

ÖLÜLER





-   Seni kim bu kadar yaraladı ?
+  Bende ölmüş olan biri 
-   Gidip dövelim
+  Ölüler dövülmez ki adam .

CADDE





Hiç düşündünüz mü nereye gidiyor bu kadar insan ??

Kalabalık bir cadde ortasında, bedeninizi sessizce bırakmak istediniz mi yere ??

Sahi hiç düşündünüz mü dakikada binlerce insanın öldüğü dünyada, yanınızdan geçip giden bir adamın 1 dakikası kaldığını.

Veya o adamın yanında ki adamın .

BAĞDAT ve KİSRA

Bilinmez köylerin, bilinmez insanları, İsmi unutulan cesetler. Hafıza-ı beşerin varlık mücadelesi. Akşamlardan sabahlara taşan ö...