8 Ağustos 2017 Salı
İNSANCIK
Varlığının bile farkında olmadığı dönemleri oluyor insanın.
İçindeki fırtınalara taktığı isimleri oluyor mesela,
Acıya acı demekten yorulup, gülümsediği saniyeler ile ulaşıyor nirvanaya.
Kalbinden yükselen sesleri duymamak adına, dinlediği yüksek sesli müzikleri var mesela.
Dururken koştuğu, susarken konuştuğu anları oluyor arada.
Göçebe hissedip yerleşik hayata niyet ettiği yerlerden taşlanışları oluyor her defasında.
Parmaklarını oynatabilmenin sevinci ile güzel geçebiliyor günleri,
Perdelerini kaldırmadan da kedi kadar masum oluyor ara sıra.
Sesinin yettiği kadar duyuruyor kendini,
Düşündüğü kadar akıllı,
Gülebildiği kadar mutlu,
Göz yaşı kadar üzgün oluyor her defasında .
Karanlıktan korkmasına rağmen, güneş ile arkadaş olduğunu unutuyor arada,
Saatlerce konuşup, hiçbir şey söylemediği oluyor cümlelerin tanrısına.
Yumruklar indiriyor kendi gibi et yığınlarına,
Boğazındaki ses tellerine mahkum olup bağırıyor her defasında.
Elleri ile yaptığını yıkıyor sefer-i hayatında,
Mabedine saldırı sayıyor her bakışı pervasızca,
Gölgesinden korksun istiyor insanlar, gölgesine mahkum aslında
Tanrı gibi yaşayıp insan gibi ölüyor her defasında.
Bir dakika önce nefes alırken,
Bir dakika sonra nefes diyemeyişlerini ibret olarak yayıyor tüm insanlığa.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
BAĞDAT ve KİSRA
Bilinmez köylerin, bilinmez insanları, İsmi unutulan cesetler. Hafıza-ı beşerin varlık mücadelesi. Akşamlardan sabahlara taşan ö...

-
Bilinmez köylerin, bilinmez insanları, İsmi unutulan cesetler. Hafıza-ı beşerin varlık mücadelesi. Akşamlardan sabahlara taşan ö...
-
Varlığının bile farkında olmadığı dönemleri oluyor insanın. İçindeki fırtınalara taktığı isimleri oluyor mesela, Acıya acı demekten y...
-
Elimde olan her şeye bir adım geriden bakma isteği ile geçiyor geceler, Rüzgar vurdukça başak tanelerinin savrulması gibi hayatın ba...